Ölümüne aranan cevaplar
"Herkesin kafasında tek bir soru var dedi" acı içinde. "Neden geldik Dünya’ya, amacımız ne?" diye devam ederken, hala cevap bulamayan bu soruyu tekrarladı.
Sohbetimiz köleliğe biz kölelere gelince, acı ve sancı biraz daha arttı. "Ne istiyorlar bizden, neden böyle kötüler?"
Anti Paralel Tanrı
Düşüncelerin keskinleştiği, fikirlerin çürüdüğü, kusma istediği ile uyandığımız günlerden biri daha.
Yok oluşu zevkle ve şevkle kabullenmiş koskoca bir kitleye hiçbir şey anlatamayacağımızı, gerçeği deliller ve belgeler ile önlerine sersek dahi fikirlerini değiştiremeyeceğimizi kabullenmemiz gereken günlerin başlangıcı...
İlk suç ilk peygamber
İnsanlık tarihinde ilk suç ne idi?
İlk suçlular kimler idi?
Suç neden kapatılır?
Suçlular neden serbestçe gezer?
Bir çok nedeni olmalı ancak tarihin köküne inmek gerek bu sorunun cevabını bulabilmek için. Derinlere inip düşünür iken karşınıza hiçte tahmin etmeyeceğiniz bir şey çıkarsa da şaşırmayın!..
"M" ler üzerine
Dudakların arasından çıkan ilk harf miydi ki m.
Ingaanın ı sı yerine
Koyunların m si mi?
Neydi ki bu?
M içine sığıştırdığı e ile tek eşli, merak ettiyseniz özel hayatları böyle.
Hem de nasıl tek eşli, mitoz bölünen e ve dolayısıyla meeeeeee
Mikro girdap
Her şeyi,
Tüm yaşamı içine çekip yok etmeye çalışan bir girdabın tam ortasında çılgınca bekliyoruz. Hızla
dönen galaksimizi seyrediyoruz...
Dinliyoruz...
Gözlemliyoruz...
Anlamlandırmaya çalışıyoruz sonra yorumlar geliyor. Ardından çözüme yönelik senaryolar üretiliyor kafamızda; Yüreğimiz, tüm bu enerji sarfiyatını karşılamak ve bizi ayakta tutmak için korkunç bir savaşın içine giriyor.
Geldi mi?
Gelme di mi?
Çok yazık olmuş;
Çok yazık olmuş mu?
Ne bekliyordun?
Savaş mı?
Kapıda...
Ne bekliyordun?
Barış mı?
İmkanlı...
Ey çapulcunun evladı
Ey çapulcu
Ey çapulcunun evladı
Ey çapul barışçıları
Bastığımız toprak toprak değil artık
Soluduğumuz hava hava değil
İnsan dediklerimiz insan değil
Övgülerimiz övgü sövgülerimiz sövgü değil
Aşklarımız aşk değil
Zihnimin derinliğinde bir puşt
Zihnimin derinliğinde bir puşt, sesleniyor bana,
“Al eline sopayı çık,vur hiç durmadan vur, al intikamını al öcünü”
Evet diyorum evet yapmak lazım, tam sopama uzanırken bir ses daha, derinden değil bu sefer sığdan, gizliden değil bu sefer açıktan sesleniyor;
“Vurdukça dağılacaklar, yok ettikçe çoğalacaklar, dur,
öldürdükçe dirilecekler, sus.”
Nasılda birikmiş hırsım, intikamım, dünyaya kendilerini hükümran görenlere,
Gördüğün gerçek değil
Hipnozda mısın? Asla değilsin… Emin misin?
Çağımızda bireysel hipnozun geldiği nokta oldukça ilginç ve dikkate alınması gereken bir nokta. Kadın erkek çocuk fark etmez babayiğitliğe krem peynir çaldırmamak adına, “Bana bir şey olmaz” diyorsanız oturun bir daha düşünün. Hipnozda mısınız?..
2 cins 1 savaş
İlk gün başlayan ve bitmeyen bir savaş bu. Kadın ve erkek... Biri olmadan diğeri var olamaz. Varlıklarının anlamı dünyayı güzelleştirmek olsa da geldiğimiz nokta cehennem gibi...
Kadın egemen dünyadan erkek egemen dünyaya geçmişse insanlık bu da bir döngü ise, yeniden kadının egemenliğine gidiyoruz demektir. Ortada ikisini de ifade eden insan hiç olmayacak mı?
Günaha davet
Bugün ne günah işlediniz? İşlemediniz mi, günahsız mısınız? Yalan günah anlayışınızın içinde mi? Tanrıyla aranıza birilerini bile sokmadınız mı? Kültürünüzü kaybederken kimlerin etkisi altında kaldınız. En son hangi kitabı aldınız, aldınız da okudunuz mu? Sistemin dayattığı yazarların peşinde misiniz?
Kabusun kabristanında
Aslında kendilerine ilk ve son kez söylenen bu yalanın şifrelerini çözmek için uzunca bir yol almaları gerekti. Onları leylekler getirdiğine göre bu dünyadan değillerdi. Hepsi Kâbusun Kabristanı’ndan tek tek seçilerek alınmış ve de dünyaya salınmıştı. Sonradan başka adlar ile de anılmaya başlandılar, indigo çocuklar, kristal çocuklar...
Bir rüya ile başladı her şey
Uçurumun kenarında durmuş, uzun kara saçlarını rüzgâra vermiş, gözlerini engine dikmiş kadın bir savaşçıydı rüyamdaki. Yanına ulaşıp ne yaptığını sorduğumda bana dönüp bakmadan, “Git” demişti. Yinede görmüştüm gözlerini, içten kopan fırtınayı hissetmiştim, dediğini yaptım ve döndüm arkamı gittim…
Duygulardan anarşi
Ağır paranoya ve yoğun şirofreninin hüküm sürdüğü yaşlı dünyamız insanlarına anlatacak ne kalmış olabilir ki? Söyleyecek bir söz, gösterecek bir gerçek kalmış mı ki. Kötülüğün dallanıp budaklanıp sarmaladığı yeryüzü insanlarına gerçeği bir kez daha haykırmak neyi değiştirir ki. Anlamayan, anlamak istemeyenlerin nasıl köleleştirildiklerini ve sonunda ölüm makinalarına dönüştürülmek istendiklerini görme ihtimalleri kaldı mı ki.
Çük kemiğinden kadın yaratmak
"Kadını çöplükte bulduk biz, bu yüzden değersizdi." dersem sakın ciddiye almayın ama bu düşünce ile yaşıyor dünyanın bir yarısı. "O çöplüğü neden karıştırıp çıkardın kadını oradan?" diye de sorsak... Kadın düşmanlığı tekerleğin keşfinden önce ortaya çıkmamış mıydı zaten?
:
Köleleri öldüren kuklalar da ölecek
Dünya nüfusu arttı, çok fazla köle var artık. Yerküreyi yöneten sözde seçilmişler köle sayısının azaltılması konusunda uluslararası anlaşmayı yıllar önce yaptı. Daha doğrusu karar verildi ve uygulamaya geçildi. Çevremiz yasallaşmış insan yok ediciler ile dolu. Ülkemiz nüfusu yüzde kaç azaltılacak? Katilimiz kim belli değil mi? Beyinleri çoktan yıkanmış katliamcılara karşı duracak gücümüz var mı?
Sanki ortada bir uzaylı istilası var ve sistemli bir şekilde dünya yaşamı yok ediliyor. Şaşırmayın yapılan ve hala devam eden bu katliamın anıtı çoktan dikildi.
Allah mısın sen hep haklısın?
Çevremiz narsistlerle sarılı ve kaçacak bir yerimiz yoksa hapı yuttuk demektir. Narsistlerin bir araya gelip birde dedikodu yaptığını düşünsenize. Çevrelerindeki insanları nasıl etkilediklerini, arkadaşlarınızı dostlarınızı nasıl size düşman edebileceklerini. Bir anda dünyanın en kötü insanı haline gelebileceğinizi bir düşünün, kendinizi kurtaramazsanız saygınlığınızı yitireceğinizi.. Sizi bu durumdan kurtarabilecek tek şey farkında olmanızdır. Sıkıntı büyük, bu tür olayları çözmek zor iş.
Birleşik kaos teorisi...
Ve sistemi en çok korutan insanlar, kaosun insanları. Ne zaman ne düşündüğü ne zaman ne yapacağı belli olmayan insanlar... Önlerine sunulanları irdelemeden deşmeden akıl mantık ve vicdan boyutunda sorgulamadan kabul etmeyen insanlar. Sırf peygamber diyor diye Yaradan'a sormadan kabullenmeyenler...
...
Ve asıl sorun şudur ki kaosu ne için yarattınız? İyilik için mi? Kötülük için mi?
Mülksüzlük adaletin temelidir kardeş...
Ne oluyor kardeş?
Ne bağırıp duruyorsunuz?
Ne bu gürültü sokak sokak, ev ev, kapı kapı, medya medya? Rant kapılarında avaz avaz bağnazlık halkın parasıyla soytarılık...
Ne ayaksın sen kardeş?
Ayıp nedir bilir misin kardeş?
Ayıpsızsınız kardeş nasıl bir kayıpsınız?
"Akıl nerede ise hazine oradadır..."
(Odaklanmış inanç ve niyetin gücü...)
Tanrı için taş duvarlara gerek olmadığını düşünenler bu imgelerden yola çıkarak nereye ulaşabilir?
Tapınak deyince hemen aklımıza gelen taş ve duvarları geçersek bu tapınak nasıl imgelenmiş olabilir? Elinizi hemen başınızın yanına koyun, bazen zonklayarak sizi deli eden o noktayı bulun; Şakak.
İnsan beyni...
Şakak; kelimesinin İngilizce de diğer anlamı tapınak olduğuna göre...
Anlamsızlaşmak...
"Gördüklerimiz gerçeklik midir?
"Görmek, aslında gözle yapılan bir şey değildir. Gözlerimiz sadece bir araçtır. Hem fizyolojik hem psikolojik anlamda, görmenin gerçekleştiği yer beyindir. Bakmak ve görmek aynı şey değildir. Bu nedenle, "göz bakar ama beyin görür" diye bilim adamlarının sık kullandığı bir tabir vardır."
Diyor bilim insanları.
Öfke tacirleri ve kanlı ağızlar
İnsanlara pazarlanması en kolay olan şey öfke. "Öfke baldan tatlı." Çok daha ucuz, hatta beleş. Sonuçları kanla yıkanmış bir dünya bile olabilir. Öfke ortalığı bulandırırken vicdanlar sahneden çekilir, bizleri toplum ve insan olamama noktasına getirir.
Öfke tacirlerini bugün hayatımızın her anında kol geziyor. Her gün o iğrenç kana susamış seslerini duyuyoruz. O mutsuz ve de nursuz yüzlerini görmek zorunda kalıyoruz. Amaçlarının ne olduğunu çok iyi biliyoruz.
Cahil kalmak zor zanaat
Yüzlerce yıl insanlık adına en ufak bir gelişme göstermeden cahil kalmak zoru başarmak değil de ne? Aya çıkmak cahil kalmaktan daha kolay olsa gerek günümüzde. Zoru başarıp cehaleti her şeyini vererek koruyan ve koruyacak olan küçümsenemeyecek bir kitle var. Kana susamış bir kitle...
En korkulacak insan modelini oluşturan bu kitle, cahil sıfatına eriştiği konumda, fikir yürüttüğü konuyla ilgili olarak dünyadan habersizdir. Bir şey bilmediğini de bilmediği için her şeyi yapma ve söyleme gücüne ve hakkına sahip olduğunu zanneder. Ve bu cahil kitle toplu olarak yönlendirildiğinde..., dünya tarihi bu örnekler ile dolu.
“Her toplum layık olduğu şekilde yönetilir"
Fahişe insan pezevenk sistem
Hayatlarınızı doğduğunuz anda çalan ve sizler daha karar verme aşamasında bile değilken bıngıldağımız bile setleşmemişken "Sen o sun, sen busun" diyen. Doğduğun için seni fişleyen eline hastane faturasını tutuşturup
" Ölmeden mezarını da satın al " diyen sistem her hangi bir mafyadan daha acımasız değil midir?
...
Vicdanı olanlar için bir gerekliliktir dürüstlük. İşte bu yüzden özünü bulmuş dürüstlük hiç bir ideolojiye hiç bir yönetim şekline inanmaz ve ihtiyaç duymaz; tüm çıkar ve negatif odakların buralarda olduğunu çok iyi bilir.
...
Doğru neyse o dur. Kimin söylediği ikinci sırada gelir. Yanlış ve yalan içinde aynı şey geçerlidir. Neden mi? Doğru sözü düşmanım söylüyor diye yalanlayamam çünkü o doğrudur. Hiç sevmediğim bir insan olduğu içinde gerçeklik olgusunu yadsıyamam.
Zıt anlamlısı yok ki "Aşk'ın
Sevgiyle yoğrulmuş yeni bir dünya düzeni geliyor. Savaşmaktan yorulmuş beyinlerimizle göremesek de evrim gerçekleşiyor. Kalbimiz biliyor ancak henüz ifade edemiyor. Sistem korku içinde bastırdıkça dibe iniyor. Aşk atom bombasından da beter ölesiye korkutuyor yönetenleri. Kölelerde şaşkın ve nefret içinde ama anarşist farkında. Yıllarca süren az konuşmuşluğun ardında, uzandığı gölgede hissediyor.
Zıt anlamlısı olmayan tek bir kelime var dünya üzerinde. Zıt anlamlısı yok "Aşk'ın. Elmanın zıttı nedir? Ya armudun? Elma ile armudu topla Abidin. Aşk denince ne anlarsın, bu da ayrı bir şey Abidin. Sözlüğü ve özlüğü getir lütfen.
Tüm siyasi otoritelerin ve yaptırımlarının üzerine attığımız bomba aşk. Anarşistlerin özgür ve eşit bir gelecek için kurguladıkları sinsi plan.
Mahşerin üç atlısı ve sen
Sistem güdülerini öylesine bir yerleştirmiş ki, ağızlardan hemen olumsuz cevaplar çıkıyor. Devlet olmazsa olmazmış. Para olmazsa olmazmış. Din olmazsa olmazmış. İnsanlığa ve tüm yaşama en çok zarar veren bu üçlü, para, devlet, din. Dördüncü atlı nerede mi? O sizsiniz?
Dünya yaşamının gerçekten iyiliğine olacak her şeye imkansız demek. İmkansız demek ne demek? İmkansızı başarıp dünyayı çöplüğe çevirdikten sonra ne demek imkansız? Bu çöplüğü uzaya boca etmeyi bile başarmış iken sistem, iyilik ile gelecek her şeye imkansız demek salaklığın dik alası. Eşitlik nasıl imkansız olabilir, siz istemiyorsunuz diye mi?
Ne seks ne mastürbasyon; HİÇ BİRİ
Neden hiç birinizi istemiyoruz dediğimizde anlaşılamıyoruz. Neden kötünün iyisini yada iyinin kötüsünü seçmek zorunda bırakılıyoruz. Kardeşim siyasetinizi de siyasetçinizi de istemiyoruz dediğimizde niye salakmışız gibi bize bakıyorlar. Çünkü beyinleri bu noktadan ileri gidemiyor.
Kardeşim sizler oksijen değilsiniz, sizler olmadan daha rahat yaşarız diyerek şu basit gerçeği kabullenmiyorsunuz. Üstelik oksijenimizi kirleten bizi köle olarak kullanan istilacılar değil mi onlar. Yaşam için yararlı olan ne varsa yok eden dünya üzerindeki siyasetler değil de ne?
Siyasetçilerin sunduğu kısır döngüler dünyasında kitlesel mastürbasyon yaşadığımız. Bu yüzden HİÇ BİRİ demek en doğal hakkımız.
...
Oyulmuş gözler dikilmiş götler
Takım tutar gibi adam tutulur bizim memlekette. Adam gibi parti tutulmaz. Bir çok nedeni var bu durumun, herkes adamdır da adamlığın ne olduğunu bilmez. Takım tutulurda hani kendini adam zannetmek için. Adam olanın zaten siyaset ile işi olmaz. Çünkü bizim memlekette üçüncü gözler oyulmuş, götlerde kalkmıştır bir dikilmiştir ki havaya bir türlü inmez. Ve bu yazdıklarım üçüncü gözü yok edilmiş etten robotlar için hiç bir şey ifade etmez.
Neden böyledir neden görmez bu gözlerde götler her türlü safsataya kalkar? Biri ikisi derken gönül gözü olan üçüncüsü de kapanmıştır da ondan. İnanması zor olabilir senin için ama üçüncü göz gerçektir.
Sevgi ejderhanın kanadında
Sevgi ve saygı arasında işleyen dünya nefret ve saygısızlık rüzgarları ile güneşe yaklaşıyor. Adım adım yaklaşırken dünya güneşe nefretin dölleri bir daha tohum vermemek üzere ejderhaların nefesinde kuruyor, yok oluyor. Yeniden kanatlanan ejderhaların kanatlarında sevgi. Ejderhalar inadına güzel bir dünya için ateşlerini körüklüyor
Sevgimiz ne yana akar önemli olan tek şey bu. İkincisi ise ne ile beslendiği. Zaten demiştik 2 tür insan var dünyada bir de griler. İyiliğe olan sevgi aşka giderken, kötülüğe olan sevgi nefretle yol alıyor ancak ulaşabileceği bir liman yok.
Gerçekleri örten iki yüzlü duygular
Genç güzel zeki ve de akıllı ancak akıl ve zeka arasındaki sırat köprüsünü henüz kuramamış yeni tanıştığım bir arkadaşımla aramızda geçen medyadan taşan bir sohbet. Yanaştığım kıyıda beni bekliyor muş. Ne güzel ah ne güzel....
Doğruları arıyorsan eğer duygularına dikkat etmelisin. Sevgi ve nefretten sıyrılarak doğru soruları sorduğumuzda gerçeği bulabiliriz ancak
Duygular, duygularımız nelere kadirdir onlar. Birer birer ne büyük hazinedir onlar ama iki yüzlüdürler. İki yüzlerine de demirden maskeler takıp yüzyılımıza nasılda ayak uydurmuş durumdalar.
Düşünce akışı/M:Ö den de önce 01
Çivisi çıkmış şu dünya için ne yaptın bugüne kadar? Ne ürettin veya üreteceksin. İnsanlığa yaşama nasıl bir katkıda bulundun? Yemek içmek ve safranı boşaltmanın dışında. Neleri sevdin nelere değer verdin?
Yaşam yok edici keneler
"Siz bir ruha sahip değilsiniz. Siz bir bedene sahip ruhun ta kendisiniz."
Sosyolojinizi bozmak, psikolojinizi dağıtmak, sizi yerle bir etmek için çevrenize yerleştirilmiş sosyal ajanlara dikkat edin. Bunlar kimler mi olabilir?Oturun ve düşünün.
Düşünün ki bu insanlar sizi alt üst etmek için hayatınızda yer alacak, duymak istediklerinizi söyleyecek, pohpohlayacak, sonra da göt üstü oturtacaktır.
Bu konuda Pentagon neler yapmış bir bakalım mı?
Düşünce akışı/M:Ö den de önce 02
Silahlarımız sizin bildiğiniz ve de anladığınız şekiller biçimler de değiller, güçlerimizi hiç bir zaman anlayamayacaksınız.
Huzur ve mutluluğun ne olduğunu yaşayamadan, sevgi ve açılımlarını oluşturan duyguları tadamadan kendi nefret ve kindarlığınız içinde anlamsızlaşacaksınız; zaten anlamsızsınız.
Gerçek mutluluğu tadamayacak kadar zavallılaştınız.
Benim adım intihar
Beni tanıdığını sanıyorsun ama hayır tanımıyorsun. Beni senin için yaratanları tanıyorsun sen. Hem de çok iyi... Beni biliyorsun ama şimdilik umurunda görünmüyorum. Ekonomik ve sosyal çöküntü, psikolojik dengesizlikler benim besin kaynağım ve çok semirdim. Her 40 saniyede biriniz ölümüne tanışıyor benimle.
"Bana ne" dediğin her kaybın ucunda sen de varsın unutma, "hadi canım" deme, suratına kapı kapattığın, yüzüne tükürdüğün, acısını paylaşmamak için kaçtığın her insanın gidişinde senin de payın var. Tamda sistemin istediği gibi artık senin içinde legalim ben.
Daha dün sırtını döndüğün arkadaşlarından beter hale geleceksin çünkü benim adım intihar. Sizler benim için sadece rakamlardan ibaretsiniz canınız, adınız, göz renginiz önemsiz. O yüzden sıkı durun belki sıradaki sizsiniz.
İkizimin adı Yaşam hep birlikte O'na sarılın.Kapınıza dayanmış durumdayım. Alt yapım hazır. "Hayır ben onlardan değilim" diyenleri ilk sıraya yazdım. Sadece henüz farkında değilsiniz.
Evrilmeyen iyilik, devrilmeyen kötülük
Evrimini bir türlü tamamlayamayan tek canlı türü olduğumuz söyleniyor. Doğruluk oranı yüksek hatta dosdoğru. Neye karşı evrim geçireceğiz? Öncellikle diğer yaşam formlarına karşı sonra kendimize mi?
İçimizdeki iyilik ile mi yoksa kötülük ile mi gerçekleşecek bu evrim. Kötüler evrim geçirip daha mı kötü, iyilik de evrim geçirip daha mı iyi olacak? Bilmiyorum. Yoksa ikisi aynı anda evrimleşip bambaşka bir şey mi olacak?
Okuma diye mektup yazdım sana
Bilmediğim ve anlamak istediğim çok şey var. Sende bana bir mektup yazmak istersen çekinme sakın. Yazarken mutlu olacaksan yazmanı dilerim ve isterim ki içimizdeki iyilik kaplasın tüm yaşamımızı bizi daha da özgür kılsın.
Zor günlerimde yardımcı olan, güzel günlerimizde birlikte güldüğüm can dostum en içten teşekkürlerim de sana.
Yerkürede dünyalı istilası
Misal...
Bir dünyalı istilası varmış yerkürede ama çoğunluğun
yüzde 99 u ülkeler savaşıyor falan sanırmış. Bahsettiğimiz bu yaşam formları onlardan değilmiş, yüzde 1 miş onlar. Diğerleri sanırmış ve gözünün önündeki örneği bir türlü görmezmiş yada görmek istemezmiş veya gönül perdeleri kapalı olduğu içinde gözleriyle de görmezmiş anlayamadığı gibi. Anlayacakları gerçekleri de anlamak istemezlermiş sanki.
DÜŞÜNCE AKIŞI 03/Sistemin leşi zombi
Kokuşmuş sistem dediğimizde artık mecazi hali kalmadı. Binlerce yıl önce kokmaya başlayan bu leş bizimde tanık olduğumuz bu çağda fena halde zombi olmuş durumda.
Köhnemiş, hani o ahlaksız ne varsa yanına alıp ilerleyen, o yakışıksız hayata yaşam katmaktan uzak sistemin keş olup kokması kaçınılmazdı..
Kayıp sevgililer dergahında...
Sevgililerin önüne arkasına, geçmişine geleceğine ve şu ana dair yazılmış en güzel şiirdir benim için Atilla İlhan'ın, " Böyle bir sevmek." "Ne kadınlar sevdim zaten yoktular /böyle bir sevmek görülmemiştir" derken şair birde gel bana sor istedim.
Birlikte biliyoruz cinsiyetçilerin dünyasının nasıl karanlık nasıl eziyet dolu olduğunu. Hatta birlikte daldık bu dünyaya gördük, keşfettik, girilip çıkılmadık sokağını bırakmadık, öğrendik acı çektik . Amacımız zaten birlikte bunları aşmak değil miydi?
Biz bize karşı bile bireysel özgürlüğümüz ve iç içe geçmiş özel hayatlarımıza burunlarımız sokulmasın diye bir birimizle savaşırken onlar kimdi?
Bu asalaklar bizi salak sandı...
Hırsızlıkta, katliamlarda ve kurnazlıkta en birinci olan asalaklar sürüsünün niyetini binlerce yıl önce algılayamamak işte bizim hatamız. Sorarım size; Asalak olmayan biri neden hükümran olmak ister?
Cevapları aramadan önce şu bilgiye sahip olmamız gerek; Mülkiyet sisteminin ortaya çıkışı sadece 3-4 bin yıl öncesine dayanıyor. İnsanlık ise 2 milyon yıl ve modernleşme süreci 130 bin yıl önce başlamış. 4 bin yıl önce bu asalakların sistemi hakim değildi dünyamıza ve hayatlarımıza.
İçinde yaşadığımız dayattırılmış bozuk sistem daha dün devletleşip birde din ve para olgularına siyaseti de ekleyince asalak sistemin tüm organları bir araya gelmiş oldu. Hırsın ve vicdansızlığın ortaya çıkardığı mülkiyetin evlatları da diye biliriz bunlara.
İnançsızlığın imanı
Neye iman etmiş ki bu inançsızlar? Bir bakalım. Yaradanın verdiği aklı kullanıp sorgulamakla başlamış, baktığını görmek, duyduğunu anlamak ile devam etmiş bu iman. Göstermelik olan hiç bir şeye kanmayıp işin özünü görmek için sırlamış sorularını ki, sormak soru sormak mıymış bir kez daha sormuşlar.
Tehlikeli, çok tehlikeli bir durum inanma modu. Neye neden ve nasıl inanıyoruz? Bizi biz yapan şeyler değil mi inandıklarımız ve inanmadıklarımız? Doğal olarak inanç deyince ilk akla gelen Tanrı.
Ve konuyla uzaktan ilgisi olsa da şu geldi aklıma, "Üreme aynı zamanda zevk alma organlarımız dan atıyoruz içimizde biriken safrayı. Nasıl bir tezat ki bu? Yaradan neleri sorgulamamızı isteyip bu şekilde dizayn etmiş tüm canlıları.
Süpürgeyi keşfeden insan
uçmayı da öğretmiş...
İnsanlara ne kadar çok unvan verilmiş bu güne kadar? saymakla bitmiyor. Düşünülmemiş, yapılmamış hiçbir şeyin kalmadığı bu dünyada, bu düşünceler içinde iken süpürgeyi kimin keşfettiği aklıma geldi. Süpürge deyip geçmemek lazımmış demek istiyorum ama bu çok önemli bir hadise.
Herkesin ayrı bir müdür olduğu bu dünyadaki bu ülke, Cenk Koray'ı getirmez mi aklınıza...
üpürgeyi ilk keşfeden insan!..
Yok oluşun incileri gibi.....
Şu gezegende "İllallah" dedirtmediğiniz bir yaşam
formu kaldı mı?
Bütün yaşam formlarının utanç kaynağı olarak insan ve tanrının sureti olan sana bu soru.
Meleklerden neden nefret ettin?
Hayalet duygular sardığında...
Geçmiş hayalet gibi geleceğimizi kovalarken hayal etmek yine bize kaldı. Gündüz düşlerinde bizi kovalayan kargalar gece sağanağında sıçratıyor yerimizden. Bir hıçkırık gibi uyanıyoruz sabaha, güneş yine doğmuş dünya yok olmamış ama biz silinmişiz kıyamet gibi.
Soruyorum kendime, ne yaptım ben bu duygularla?.
Senin sorun ise şu:
Ne yaptın benim duygularımla?
LÜKÜS hayat envanteri...
Önce bir lüksten vazgeçin; arabalarınız yatlarınız katlarınızdan bahsetmiyorum; öncelikle yalan söyleme lüksünden mesela, ardından dolandırma dolayısıyla hırsızlık lükslerinizden... En önemlisi insanlarımızı ölüme gönderme lüksünüzden.
"Zenginin parası züğürdün çenesini yorar" diyorsanız bu o değil. Benim ifade ettiğim, zenginin lüksü...
"Güç" seninle olsun kardeşim...
Dünya nüfusunun azaltılma kararı çok önceden alındı ve uygulanıyor. Buradaki amaç insanların rahatça sorunsuz bir şekilde yönetebilmek, kusursuz bir köle toplumu oluşturmak. Bu durumdan daha önce ayrıntılı bir şekilde bahsetmiş, yapılacak ve yapılan bu katliamın anıtının bile dikildiğini anlatmıştım. Bu yok ediliş sırasında insanoğluna her alanda her şekilde maksimum acı çektirmek ilk şart.
Nasıl bir ironidir ki, kurtuluşa giden yolda sarıldığımız şeylere baktığımızda öncelikle din ve siyaseti görüyoruz. Oysa bu iki olgu egemenlerin bizleri oyalamak, teferruatlara boğmak ve gerçekten uzaklaştırmak için önümüze attıkları kemiklerden başka bir şey değil.
Şu an bize yaşatılan sistem 5 bin yıl önce kuruldu, ya öncesi. Dünya çevresinde 13 bin yıldır dönen bir uydu keşfedildi. Tesla'nın keşfettiği "Kara Şövalye" ismindeki bu uydu ancak 20-30 yıl önce gizli belgelerin arasından kayıp ortaya çıktı. Bilmediğimiz çok şey var.
Biz aslında "yok'uz
Ölüm kararımız çoktan verildi sadece yöntem tartışılıyor.
Acıyla beslenen kan ile susuzluğunu gideren dünya sistemini alt üst edecek tek şey doğa ve doğanın laneti diyecek iken, onu da hüküm altına aldıkları gerçeği ile çarpışmak, inanmak istememek, mevsimlerin kontrolünü sağladıklarını bilmek. Doğa ananında köleleştirildiği ihtimaline karşı da hiç bir şey yapamamak. Bir şeyler yaptığımızı zannederek bu iğrenç oyuna ait olmak.
Hikayedir insanlık masal değil
Doğruların yanından bile geçemeyen bir gerçeklikte anlatılan bir hikaye vardı; İnsanlık...
Duyguların önünde arkasında sağında solunda yürüyen, onları sarmalayıp belki yok etmek için belki de yeniden doğurup nefreti ayıklamak için çırpınan güçler vardı; İnsanlar...
Karanlık güçlerin de iyileri, aydınlık güçlerin de kötüleri vardı. Kimse olduğu gibi değildi, herkes olacağı gibiydi; İnsancıllık...
...
