top of page

2 cins 1 savaş

İlk gün başlayan ve bitmeyen bir savaş bu. Kadın ve erkek... Biri olmadan diğeri var olamaz. Varlıklarının anlamı dünyayı güzelleştirmek olsa da geldiğimiz nokta cehennem gibi...

Kadın egemen dünyadan erkek egemen dünyaya geçmişse insanlık bu da bir döngü ise, yeniden kadının egemenliğine gidiyoruz demektir. Ortada ikisini de ifade eden insan hiç olmayacak mı?

Kazananı olmayacak olmasına rağmen tüm hızla süre giden bir mücadele. saygının bittiği sevginin eridiği bir savaş...

Dünyada savaşların en incesi, en girifti, strateji ve taktiğe, zekaya en ihtiyaç olan. Ortada hiçbir zaman açığa vurulamayan istekler ...

İnsan olma savaşı desem bu iki cins arasındaki mücadeleye... İnsan olmak cinsiyetsiz olmak ise eğer kaç kişi başarabilir ki bunu özden gelen dürtüleri yok edebilir ki.

Kadınsı dürtüler...

Erkeksi saplantılar...

Var olma savaşı aslında, aslında şekil olarak benzeyip de içte zıt kutupların aşkı.

Bir kız çocuğunu babayla, erkek çocuğunun anneyle başlayan cinsiyet savaşı...


Bu aile içindeki cinsiyet savaşının sevgililere, eşlere ve yine dönüp dolaşıp çocuklara yansıması. Döngü... Kim üstün, kim yönetmeli, son sözü kim söylemeli... Dahası babası olmayan kadınların sevgilileri, eşleri ile mücadelesi. Babasına yapamadıklarını onlara yapma ve azap çektirme saltanatı.

 

Erkek içinde tam tersini söyleyebilir miyiz?

Prestij savaşı...

Kim daha uzağa işer savaşı...

Bitmeyen anlamsız istekler silsilesi ve gücü elde etme çabaları.. Nereye kadar, dünya yok olmanın eşiğine gelmiş iken bile devam eden bir savaş.

Kadının kadınla olan savaşı...

Erkeğin erkekle olan savaşı...

Kadın ve erkek savaşı...

Barışın sağlamayacağı bir meydan muharebesi...

Cinsiyetler arasında vuku bulan genlere DNA lara işlemiş bir savaş...

Bir ilişki düşünün. Herkesin hayranlıkla baktığı, her şeyin yolunda gittiği… Ancak zamanla bir çıtırtı duyuluyor. Tabii sadece kadının içinde bir yerlerde. Erkek, hiçbir şeyin farkında değil. Çünkü sorunu yaratan kendisi. (yada tam tersi)

Karısının ya da sevgilisinin işinde başarılı olmasına, bir başka bilgi alanı olmasına, kendisinin bu alanda bilgisinin olmamasına içten içe hayıflanıyor. Kadınının karşısında sönük kaldığını düşünüyor. İlişkide ters giden bir şeyler yok gibi ama aslında erkeğin kafasında yarattığı bu “rekabette yenik düşme korkusu”, ara ara gerilimlere yol açabiliyor. Belki kadın bu sorunu fark ettiğini söylese, erkek kabul etmeyecek. Peki, burada sorulması gereken sorular neler? Erkek hep en güçlü, en başarılı olmak zorunda mı? Bu duyguyu hissetmesi içgüdüsel bir durum mu? 

Erkeğin kadınıyla, kadının erkeğiyle rekabet duygusunu yenmesinin en önemli yolu sevgiden geçiyor. 

İşte size dünyanın en güzel üçgeni:

Sevgi...

Saygı...

Aşk...

Bu makalede "kadın" kelimesinin yerine erkek, "erkek" kelimesinin yerine kadın koysak anlamda ne değişir ki...

Jan Paçal

bottom of page