Sevgi ejderhanın kanadında
Sevgi ve saygı arasında işleyen dünya nefret ve saygısızlık rüzgarları ile güneşe yaklaşıyor. Adım adım yaklaşırken dünya güneşe nefretin dölleri bir daha tohum vermemek üzere ejderhaların nefesinde kuruyor, yok oluyor. Yeniden kanatlanan ejderhaların kanatlarında sevgi. Ejderhalar inadına güzel bir dünya için ateşlerini körüklüyor
Sevgimiz ne yana akar önemli olan tek şey bu. İkincisi ise ne ile beslendiği. Zaten demiştik 2 tür insan var dünyada bir de griler. İyiliğe olan sevgi aşka giderken, kötülüğe olan sevgi nefretle yol alıyor ancak ulaşabileceği bir liman yok.
Duyguları doğru yönlendirmek çevresel faktörlerle ilgili olsa da öz den gelen karakteristik yapı ile doğrudan bağlantılı. Ne olursa olsun düşünen bir insan için seçme, yaşatma, büyütme ve doğurma hakkı var olduğuna göre. Bahaneler mutlak şekilde bir yana bırakıldığında, "ama" lar terk edildiğinde, "fakat"lar çöpe atıldığında, "keşke"lere gerek kalmaması için özümüzün verdiği direktifler ve açtığı yoldayız. Bu yolda ilerliyor savaşıyor, sevişiyor düşünüp duruyoruz.
Biz farkında olsak da olmasak da, başımıza ilk gelen seçim, sıfır noktasındaki duygularımızın yön bulacağı iki kollu bir yol ayrımı. Biri sevgiden geçen yol, diğeri nefrete giden yol. İkisini aynı anda seçme şansımız yok işte bu yüzden hangi yolu seçmiş olduğunuza bu güne kadar olan yaşantınızı irdeleyerek bir bakın. Hatalar yapmış olmak yanlış yola sapmış olmak değil iken, acı çekerek pişerken insan, tüm bu sorgulamaların, ateşten gömleğin içinde, içinde evrensel bir iyilik ile var olabilmek, işte inancımız.
Ne yazık ki iki yolun sonunda da kaçınılmaz olan bir. Ölüm... Ve ölüm ejderhalar kadar gerçek. Oraya nasıl ulaştığınız, bu yolculuk sırasında neler yaptığınız önemli olan. Ejderhaların sırtında neşeyle aşkla sanki bir kuşun kanadındaymışçasına yol alanlara ne mutlu.
Ahmet Çahacı'nın yazdığı ve bir çok sanatçı tarafından bestelenen bu şiiri gelir aklıma; uçar ejderhalar ile ruhumun kıvrımlarında.
Ölüm denizin kıyısında anacığım
Ölüm göğün yüzünde
Ölüm yerin dibinde
Ölüm soluk alışında
Ölüm başucunda
Sevgi gözümün kökünde yavrucuğum
Sevgi kuşun kanadında
Sevgi ne göğün yüzünde
Sevgi ne yerin dibinde
Sevgi başucunda
Kitaplara baktığımızda sevgi adına şöyle anlatımlar görürüz;
" Sevgi bir duygu çeşididir. Kısaca ilgi göstermeye yönelten duygu anlamına gelir. Birçok anlamı içinde barındırır. Kardeş sevgisi gibi, şefkat; yemek sevgisi gibi, zevk; spor sevgisi gibi, tercih; ya da etkilenme, eğilim, düşkünlük, meyil, hayranlık, tutkunluk, bağlılık, dostluk, ilgi vs. anlamları vardır. Biz burada sevgiyi genel anlamda sorgulayacağız. Herhangi bir şeyi neden severiz? Sevmek nedir? Sevgi nasıl olur? Bir şeyi sevmek, onun varlığını istemek ne anlama gelir?..."
Mevlana'ya felsefesine göre madde, ilahi olana ulaşmak için “aşk” adlı evrensel bir dürtüye uyar. Bunun için zamanda evrim geçirir. “İlahi ben” dediği hedefe ulaşmak için aşk hisseder.
Sevgisizliğin nedenini sorduğunuzda tarihi bir olay, bir ifade, ya da anlayış farklılığı öne sürülüyor. İşte burada felsefe ihtiyacı doğuyor. Sorgulamayan, düşünmeyen insanlar, kötü insanlarca nefretle dolduruluyor. Ona anlatılanla yetinen insanlar, zararlı bir şey yapmasa dahi cehalete ortak oluyor. Hayatın kimseye düşmanlık yapamayacak kadar geçici bir yer olduğunu fark edemiyor.
Ölümü yaşatan, kötülüğü yok etmeyen sevgi Yaradan'ın yaşama olan sevgisinden midir, bilemem.
Sevgi nereye akarsa orada büyür gelişir yada değişir demek de istemiştik. Anarşist bir bakışla Che Guevare'yı sevmek aynı zamanda şerefi, onuru, namusu, insanı aşkı ve ekmeği sevmektir.
Saygı ve sevgiyle kalınız
Hayat, ne aşk davasıdır, ne de ekmek kavgasıdır.
Hayat, insan kalabilme mücadelesidir.
Şerefinle, namusunla, onurunla...
(Che Guevare)
Jan Paçal
