top of page

Fahişe insan pezevenk sistem

Doğru neyse  o dur. Kimin söylediği ikinci sırada gelir. Yanlış ve yalan içinde aynı şey geçerlidir. Neden mi?  Doğru sözü düşmanım söylüyor diye yalanlayamam çünkü o doğrudur. Hiç sevmediğim bir insan olduğu içinde gerçeklik olgusunu yadsıyamam. Ancak değişmeyen şey doğruyu kabullendiğimde düşmanımın dosttum olmayacağıdır yine aynı yerde kalacak ve sadece doğruyu söyledi olacaktır.

 

Diğer yanda yalan söyleyen veya gerçeği çarpıtan dostum veya sevdiğim biri diye bu yanlışın kabullenip doğru diyemem. Gerçekliğim dostum bu konuda yanlıyor şeklinde olur ve birden düşmanım da olmaz.

 

Doğru neyse "O" dur

 

Dürüstlüğün gerektirdiği şeylerdir bunlar. Her şey den önce kendine dürüst olduğunda gerçekleri bulur yalanlardan ayırırsın. Duygusal bir durum değildir gerçeği kabullenmek, duygusal bir durum olmamalıdır da. Kendini bulmakta oldukça zor iştir ki mutlak gerçeği görebilesin. Öncelikle epifis bezin (üçüncü göz) sana veda etmiş ise hiç şansın yoktur, bu soru sorulan noktaya gelemezsin bile tamamen kayıpsındır artık.

 

İnsan kendi fikirlerini üretemeyecek sorgulayamayacak kadar aptallaştırıldı. Aidiyet duygusu tüm gerçekliğin üzerinden tank gibi geçti. Doğruyu görüp dışlanmaktan korkarak sineye çeken kaç karaktersiz vardır?

 

Ne biçim insansın sen? Kendi kendini yönetsene. Köle olmaya neden bu kadar heveslisin diye saçma olmayan soruları sıraladığımızda insanın kendini yönetemeyecek kadar salaklaştırıldığını bir kez daha görürüz. İnsanlığın öz benliği unutturuldu ve illaki bir çobana ihtiyacımız olduğu bilinç altımıza işlendi ve böylece hayatlarımız çalındı . Bu kesin ve nettir. Nasıl bir mozaşimdir ki bu, beni yönet, beni vergiye bağla, benden çal bana verme, beni öldür veya öldürt diyebiliyoruz.

 

Vicdanı olanlar için bir gerekliliktir dürüstlük. İşte bu yüzden özünü bulmuş dürüstlük hiç bir ideolojiye  hiç bir yönetim şekline inanmaz ve ihtiyaç duymaz; tüm çıkar ve negatif odakların buralarda olduğunu çok iyi bilir.

 

En mükemmel yönetim şekli hangisini bilirsiniz? Fark etmez. En berbat olanı hangisi, ne fark eder. Sorun yönetilmek ve yönetmek. İnsan için en uygun yönetim şekli olarak bilinen parlamenter sistem, demokrasinin alt yapısı bile köleliğe dayanır ki "köle" kelimesi kullanılmadan farklı uygulamalar ile hayata geçirilir.  Size köle değil de beyefendi dediği için mutlu olur unutursunuz gerçekleri.

 

Dünya deneyimlerine baktığımızda hangi yönetim şeklinde gerçekten tüm canlılar eşit haklara sahip olarak yaşatmıştır?  Sultanlık mı?  Yada şu devlet idare biçimlerinden hangisi;

 

Aristokrasi, Cumhuriyet,  Demokrasi,  Despotluk, Federasyon, Kapitalizm, Komünizm, Konfederasyon, Merkantilizm, Meşrutiyet (parlamenter monarşi), Monarşi, Mutlakiyet, Oligarşi, Otokrasi, Otonomi, Plütokrasi, Sosyalizm, Teknokrasi, Teokrasi...

 

Kağıt üzerinde olanları çoktan geçtik  ama uygulamalarda hangisi. Hangi sistemde insan gerçek mutluluğu yakalamış, zenginlik yoksulluk ortadan kalkmış, gelir adaleti sağlanmıştır. Bunu sağlayan bir sistem vardı ise neden hala sorguluyoruz. Sen başını sokacak ev bulmaz iken adamlar gökdelen sahibi nasıl olabiliyor, hangi eşit sistem bu.

 

Diğer taraftan açıkça "Adalet mülkün temeli" denmiş bir kez. Kocaman harflerle yazılmış mahkeme salonlarına. Mülkün kadar konuş yoksa ikile der gibi.

 

Denenmiş bütün yönetim sistemlerinin insanlığa mutlak mutluğu ve huzuru getirmediği, kullanımcılığın ve faydacılığın ortadan kaldırmadığı bir gerçekliktir. Denenmiş her sistem kendi efendilerini ve kölelerini, kendi zengin ve fakirlerini  yaratmıştır ve aksi bugüne kadar görülmemiştir.

 

Anarşi, her koşulda her türlü otoriteyi reddetmektir.

 

Anarşizm üzerine bir şeyler yazmak sıkıntılı bir iştir. Anarşizm üzerine yazılmış kitapların tarihi sıralamasına göre, Godwin’den, Proudhon’a, oradan Bakunin ve Kropotkin’e doğru tarihi bir sıra izleyerek artık iyice mekanikleşmiş bir tarihsel dizgeyi sürdürmek zorunda kalırsınız; bunun ardından, Rus devriminde, İspanya devriminde, 68 devriminde anarşistlerin etkilerinden ve mücadelelerinden söz edersiniz. Genel geçer olan bir diğer anlatım da, Marksizmle anarşizmin bilinen tarihi tartışmalarını temel alarak bugünlere doğru ilerlemektir. Bu yüzden kendimizce devam etmek daha doğal...

 

Denenmemiş diyemeyeceğim ancak unutturulmuş geçmişte adı bile farklı olan en doğal sistem ise anarşizmdir. Hatırlayamadığımız veya aynı diktalara maruz kaldığımız için denenmemiş diyebiliriz.  Bazı akıllılar çıkıp orası benim şurası da benim, sen benim kölemsin demeye başlamadan önce insanlık nasıl bir yaşam sürüyordu. Sistemin tüm iddiaları, insanlık tarihi olarak sundukları bir çok şey günümüzde birer birer çürütülürken, insanın kendi kendini yönetmesi nasıl korkunç bir şey haline gelmiş ve anlamsızlaştırılmıştır. Bu konudaki yargılar kesindir. Wikipedia yönetim şekilleri içine aldığı anarşizmi bir paragrafta şöyle anlatmış:

 

"Anarşi (Erksizlik): Her tür otoriteyi, yönetim anlayışını reddeden görüştür. Herkesin eşit olduğunu, insanın devlet kurumuna ihtiyacı olmadığını savunur. Uygulanabilirliği mümkün gözükmemektedir..."

 

"Devletsiz toplumlar kargaşaya sürüklenir" ne kadarda eminler bu konuda. Devletli toplumlar kargaşa içinde değilmiş ve her şey güllük gülistanlıkmış gibi.

 

Onca olumsuzluk onca dalavere ve ölüm ve kıyım içinde yaşananları hala görmüyorsan eğer sana en basit şekliyle şunu sora bilirim. Sen yıllarca çalışıp ölümüne yakın emeklilik hakkı kazanırken senin seçtiğin adam meclise girip nasıl dört yılda ( 2 yıl artık ) emekli olup senden fazla hakka sahip olabilir. Sen bu adamı sana hizmet etsin diye seçmedin mi. Sana hizmet etmekle yükümlü olan biri nasıl senden daha iyi hayat şartlarına sahip olabilir? Kim kimin kölesidir bu durumda maaşını senin ödediğin o adam mı yoksa sen mi? Uygulamada durum nedir? Sağ duyulu cevaplar gerekir ki bu imkansızların oluşturduğu küçük kitlelerden yükselir.

 

Hayatlarınızı doğduğunuz anda çalan ve sizlere daha karar verme aşamasında bile değilken bıngıldağınız bile setleşmemişken sen o sun sen busun diyen. Doğduğun için seni fişleyen eline hastane faturasını tutuşturup " ölmeden mezarını da satın al " diyen sistem her hangi bir mafyadan daha acımasız değil midir?

 

...
Anarşi çağına giriyoruz..
Bu çağ aynı zamanda en akıllı ve en özgür bireyliklerin çağıdır.
Düşüncenin görülmedik gürbüzlüğü gittikçe artmaktadır.
O zamana dek töre ve ilk ahlâkın önlediği,dehanın çağıdır bu
...
Friedrich Nietzsche (Güç İstenci)

 

" Anarşizm… özgürlüğün Devlet aracılığıyla değil, Devlet’ten kazanılacağına inanır. "
Peter Marshall


" İnsan ancak eşit derecede özgür insanlar arasında özgürdür."
Mihail Bakunin

Jan Paçal

bottom of page