İlk suç ilk peygamber
İnsanlık tarihinde ilk suç ne idi?
İlk suçlular kimler idi?
Suç neden kapatılır?
Suçlular neden serbestçe gezer?
Bir çok nedeni olmalı ancak tarihin köküne inmek gerek bu sorunun cevabını bulabilmek için. Derinlere inip düşünür iken karşınıza hiçte tahmin etmeyeceğiniz bir şey çıkarsa da şaşırmayın!..
Yolsuzluk ahlaksızlık, çıkarcılık derken en derinde karşıma inanç olgusu çıktı. Tıpkı günümüzde olduğu gibi yaşamın ilk günlerinde de durum aynı imiş. Tabi ki durum ön yargıları bırakıp gerçeklerin yorumlanması, gerçeğin gerçek ile anlatılabilmesinden geçiyor. Gerçek sizi Yaradana daha da yaklaştırır dersem alınmayın lütfen.
İnsanlık tarihine ilk düşülen notlar nelerdi aklınıza geldi mi hiç? İnsanlar çoğalmadan önce tarih kayıtlarına geçecek en önemli olaylar neydi? İlk suç, ilk yolsuzluk, ilk yalan, ilk cinayet...
İnsan soyunun Cennet'te meydana gelen bir suç vakası ile Dünya'da yeşereceği evrensel boyutta hiç bir düşünen organizmanın aklına gelmezdi ama oldu. Kim inanırdı ki Cennet'te hırsızların olabileceğine. Kimse... Hala da inanılmıyor zaten. Bildiğimiz kadarıyla Cennet'te sadece bir kez suç işlendi ama adı yerkürede asla suç olarak anılmadı. Bu adli vaka Tanrı tarafından cezalandırılsa da Dünya kayıtlarına suç olarak geçmedi. Hatta ve hatta insanlık bu suçu kutsal bir olay gibi göklere taşıdı. Nede olsa onların tohumları olduklarına inanıyorlardı.
1-İlk hırsızlık: Cennetten çalınan elma.
Tüm mitolojik ve dinsel kaynaklar Adem ve Havva hikayesini öylesine güzel anlatıyor ki, yapılan hırsızlık göz ardında, beyin sislerinin arasında, yüceltilen öğretilerin gölgesinde kalıyor. Tanrı'nın "Yasak" koyduğu, "Almayın" dediği "Elma" söz konusu olan. Söz konusu olan itaatsizlik ve hırsızlık.
Bir elma yüzünden olmuş insanlığın doğuşu. İnanması güç mü? Hiç de güç olmamalı malum nelere inanmış bu dünyalılar bugüne kadar.
Elma gerçekten de elma mı idi yoksa elma olarak kodlanmış, imgelenmiş başka bir şey mi? Ne olursa olsun oldukça değerli olduğu ortada. Bir elmayı ısırdığınız için ülkenizden kapı dışarı edildiğinizi bir düşünsenize. Düşünebildik mi?
Konumuza dönelim; Adem ve Havva çifti Cennet'ten elmayı yedikleri için mi atılıyor yoksa kendilerine ait olmayan bir şeyi, üstelik yasaklanmış ve uyarılmış oldukları halde, çalarak yok ettikleri için mi?
O değerli elma (belki de bilgi hazinesi) iki insanın midesine iniyor ve yok oluyor.
Evet, Adem ve Havva Tanrı'dan bir şey çaldı. Bir başkasından izinsiz sahip olduğu şeyi çalanlara hırsız olaya da hırsızlık denir. Denmez mi? "İlk insanlar" olmaları onları temize çıkartır mı? Bu hırsızlık hoş görülebilir mi? Biz insanlar arasında zamanın başlangıcından beri hoş görüldüğü bu suçun şekil değiştirerek dini motifler altında sıradan ve de kutsal bir olaymış gibi aktarıldığı bu macera düpedüz bir hırsızlıktır ki etkileri bugün bile görülür, Dünya hırsızlarla dolu değil mi? Zengin ve güçlü ve de hırsız isen efendilik makamlarından biri ile taçlandırılmıyor musun?
Üstelik bu yaptıkları Tanrı tarafından hiç de hoş görülmemiş ve de kovulmuşlardır; dahası dünya denilen gezegen sürgüne gönderilmişler binlerce yıl da birbirlerini aramak zorunda kalmışlardır.
Tekrar edelim bir kez daha; Durum bu ise eğer, İlk İnsan çift, göz göre göre elmayı rıza ile almamış çalmıştır. İnsanlığın tohumlarını atan bu yaşam formları hırsız damgası ile indirilmiştir Dünya'ya. Ne yazık ki aradan binlerce yıl geçmesine rağmen bu hırsızlık olayının sanıklarına dünyalılar arasında açıkça hırsız denmemiştir. Üstelik yapılan hırsızlık senden benden değil Tanrı'dan...
Tanrı'nın elmasını çalan hırsızlar Dünya'da birer kahraman olur iken bu adli olayın üzeri bir güzel hikaye ile süslenmiş ve suçun adı unutulmuştur. Tıpkı bugünlerde farklı versiyonlarını yaşadığımız gibi. Belki de tüm hırsızlar bu mitolojiden güç almaktadır, inançlar gariptir, olamaz mı?
Evren'in ilk bilinen suçu neden örtbas edildi? Bu suçlular Dünya'da neden kahraman oldu?
Bu mit doğru ise Dünyalıların tohumları iki hırsızdan geliyor. Gerçeği gerçek ile anlatmanın başka yolu var mı? Yok kimse kusura bakmasın.
Bu iki insana neden hırsız damgası vurulmadı?
Yine eldeki mitolojik bilgilere göre onları şeytan aldatmıştı. Şeytan aldattığı için. Yine bugünde görüyoruz bunun etkilerini, yüzlerce binlerce insan ölürken şeytan şekil değiştiriyor sanki. Yapılan açıklamalarda şeytanın ismi geçmiyor ama "Bizi şu ülkenin başkanı, şu örgütün lideri aldattı" deniyor ve tıpkı "Elma vakasında" olduğu gibi ortada ne suç nede suçlu kalıyor.
2- İlk Cinayet: Kardeş katli
Yeni Şafak Gazetesi'nin haberine göre;
Rivâyetlere göre Kâbil'in, kardeşini öldürdüğü yer, Suriye'nin başkenti Şam'daki Kasion Dağı'dır. Böylece yeryüzünde ilk kan Suriye'de dökülmüş oluyordu. Hâdisenin başlangıcı ise şöyle:
Hz Adem, 1 kız 1 erkek doğan ikiz çocuklarını çaprazlama evlendiriyordu. Yani bir sonraki kardeşiyle. Böylece ikiz kardeşleriyle evlenmemiş oluyorlardı. Bu düzende, Kâbil'in ikiz kardeşi olan İklimya ile Hâbil evlenecekti. Fakat Kâbil bu duruma itiraz etti. İklimya ile kendisi evlenmek istiyordu. Bu yüzden babasına isyan etti. Baba olmanın yanında bir de peygamber olan Hz Adem, kendisine baş kaldırılınca hakemliği Yüce Allah'a bırakmayı teklif etti evlatlarına. Mâdem ki kendi görüşü kabul görmüyordu, o halde yapılacak şey Allah'a kurban sunmalarıydı. Kimin kurbanı kabul olunursa İklimya ile o evlenecekti. Teklif, her iki evlat tarafından da kabul edildi.
(Burada başka bir durumda söz konusu ancak konuyu bölmemek için aşağıda yer verelim.)
O zamanlar kurban, mutlaka bir hayvanın boğazlanması şeklinde değil de, çok sevdiği bir şeyden fedâkarlık yapıp onu Allah'a sunmak üzere bir dağın tepesine bırakmak şeklindeydi. Ertesi gün gelip bakarlar, kimin kurbanı yok olduysa, o kurbanın gökyüzüne kaldırıldığına ve kabul olduğuna inanılırdı. Kabil ziraatçi, Habil ise hayvancılıkla uğraştığı için her ikisi de kendilerine uygun kurbanlar sundular yaratıcıya. Hâbil, en güzel koçu süsleyip getirdi kurban olarak. Kâbil ise çürük meyveleri seçmişti. Aklınca, nasıl olsa tanrının yiyeceğe ihtiyacı yoktu, ne gerek vardı en iyi meyveleri sunup, boşa götürmeye. Niyeti ve düşüncesi ne olursa olsun, kâinâtın sâhibi yüce yaratıcıya lâyık gördüğü kurban ortadaydı işte: Üç-beş çürük meyve.
Ertesi gün kurban sundukları tepeye geldiklerinde, Kâbil'in kurbanı olan çürük meyvelerin yerli yerinde durduğunu, Hâbil'in kurbanı kınalı koçun ise kabul olunduğunu gördüler. Bu durumda iyice deliren Kâbil, peygamber babasından sonra Allahü Teâlâ'nın da hakemliğine râzı olmadı ve kardeşini öldürmeye karar verdi. Hattâ bunu kardeşinin yüzüne dahi haykırdı.
Ve ilk cinayet işlendi, akan kardeş kanı idi.
Ölüm, Hâbil'i uykuda yakaladı. Bu onun son uykusuydu. Öfkeli bir gölge belirdi üzerinde. Evleneceği kızı elinden almak için canını almaya gelmiş kardeşinin gölgesi. Yeryüzünün ilk kâtili Kâbil, yerden bulduğu büyük bir taşla kardeşinin başını ezerek öldürdü oracıkta. Allah'a kurban için üç-beş meyveye kıyamayan Kâbil, şimdi bir kız için kardeşine kıymıştı. (Burada yine ek yapmam gerekecek ama biraz sabır)
3- İlk yalan: Hazreti Peygambere söylenen ilk yalan.
İnsanlık tarihinin ilk yalanı yine ilk cinayete bağlı olarak insan ağzından çıktı. Kabil babasına yalan söylemişti.
Eski Ahit'e anlatılanlara göre;
Hz Adem Kabil'e kardeşinin nerede olduğunu sorunca "Ben kardeşimin bekçisi miyim?" diye cevap verir. Habil'in kanı yerden bağırır. Bunu duyan Rab, Kabil'i lanetler ve durmadan yeryüzünü dolaşmaya mahkûm eder. Kabil, Tanrıya yalvarır ve diğer insanların kendini öldüreceklerini söyler.
(Ve yine araya girmeliyim ki Kabil'in kardeşini bir kargadan esinlenerek gömdüğü iddiaları vardır ki bugüne kadar bir karganın mezar kazık bir ölüyü gömdüğü görülmemiştir.)
Yine konu dışı olsa da Ahit'ten çıkarma yaparsak iddia edilenin aksine Dünyada başka insanlarda vardı. Olmasa katil kardeş neden korksun du ki, zaten kaç kişi idilerdi ki. Bu konuda araştırmacı yazar Ahmet Damarlı'nın bir saptamasına değinmeden geçemeyeceğim. Şöyle anlatıyor Damarlı:
"... Günün birinde ilk kez, kendilerine benzeyen insanlara rastladılar. Bu insanlarla ilk karşılaştıklarında ne yapacaklarını bilemediler. Homo sapiensler ise ilk kez gördükleri bu insanları tanrı zannettiler... Kendilerinde çok farklı, iri, düzgün fizikli, güzel yüzlü Âdem ve Havva’yı gördüklerinde onları kendilerini cezalandırmaya gelen tanrılar sandılar ve ayaklarına kapandılar. Daha sonra da cezalandırılmak istemediklerini belirtmek için onlara kurbanlar getirmeye başladılar. Âdem onların bu tavırlarına önceleri çok şaşırdı, daha sonra onları etrafına topladı ve kendi dilini öğretmeye başladı. Homo sapiensler kendi aralarında birkaç kelimeyle anlaşıyorlardı. Âdem onlara bütün meyvelerin, sebzelerin, ağaçların, hayvanların kısaca yeryüzünde ne varsa hepsinin isimlerini öğretmeye başladı. Evcil hayvanlarından birkaçını keserek onlarla birlikte oturdu. (Bu konuyla ilgili oldukça ilginç saptamalar var merak edenler için linki vermek isterim http://ahmetdamarli.blogcu.com/kabil-habil-i-neden-oldurdu/11923280 )
4- İlk ensest: Kardeşler evliliği.
Yukarıda geçen cinayet nedenine geri dönüyoruz. Yine aynı gazetenin haberine bakalım:
Hz Adem ile Hz Havva'nın 20 ikiz ve 1 tek olmak üzere toplam 41 çocukları oldu. '41 kere maşallah' sözü ihtimal ki oradan geliyor. Bir rivayete göre de 40 çocukları vardı ve yeryüzündeki bu ilk âile 42 kişiden oluşuyordu.
Çocuklar hep 1 erkek ve 1 kız olmak üzere ikiz doğuyorlardı. Tek olan çocuk, ikinci peygamber Hz. Şit'tir. Bu ikiz çocuklardan sâdece dördünün ismini biliyoruz: Şit, Hâbil, Kâbil ve İklimya. Hâbil ve Kâbil'i duymayan yoktur. Birisi ilk şehid, diğeri ilk kâtil. İklimya ise, kendisi yüzünden kan dökülen kız. Yani yeryüzünde ilk kan bir kız yüzünden dökülmüştü. Daha da kötüsü; bu fâciada cinâyete sebep olanın da, kâtilin de, maktulün de öz kardeş olmaları. Kardeş kardeşi öldürmüştü bir kız için ve bu tür cinâyetler sürüp gitti insanlık târihi boyunca. ("Bir kız için" denilen olgu aslında kız kardeştir.)
Çarprazlama evlendirildiğine göre açıklamada kardeşi de denebilirdi, her neyse. Bu kardeş evliliklerinden ne kadar sağlıklı çocuklar doğacağını tıp bilime sormak gerekse de bugün evlenen çiftlerden öncelikle kan testi istendiğini hatırlatmak isterim. Ensestin yaygın olduğu toplumlarda tecavüz suç sayılır mı? Sormak gerek.
Bu konuda islami bilir kişiler, " Bu noktada Hz. Adem ile Havva'nın ilk doğan çocuklarının çok özel bir yaratılışa sahip olduğunu anlıyoruz. Tabi ki her insan özel ve tek bir yaratılışa sahiptir. Ancak kardeş evliliği gibi yasak bir duruma bir defaya mahsus çok özel bir yaratılış süreci ile ve belli bir çocuk sayısı için müsaade edildiği anlaşılıyor." diyor.
Yeni Şafak yazarı Dücane Cündioğlu'nun saptamaları ile ilk suç tarihini (ve bugüne olan yansımalarından fazla bahsetmesek de) noktalayalım:
"... Önce tesbit:
İnsanın kökenini açıklamak bakımından, Adem-Havva kıssası zahirî yorumuyla öne sürülmeye aslâ elverişli değildir. Çünkü bu zahirî yorum, ilksel bir ensest ilişkiyi varsaymadan insanın soyunu türetmeye imkân vermez.
Cenab-ı Hak, ensest aracılığıyla, yani erkek kardeşle kız kardeşi aynı yatağa sokmak suretiyle insan soyunu türetmekten münezzehtir.
İnanan zekâların, maymundan türetmek ile erkek ve kız kardeşlerin izdivacından türetmek arasında ne denli soylu bir fark olduğunu göstermeleri gerekir. Değilse, susmalıdırlar.
Sonra soru:
"İnsan soyunun türemesi için ensest ilişki zorunluydu. Zaruret hâlinde haramlar mübah olur" diyecek olan ilâhiyât ulemasına soruyorum:
Zaruretler kullar içindir. Haramlar da, mübahlar da. Cenab-ı Hak için zaruret mi vardı, ki insanın soyunu sonradan haram edeceği bir yolla türetmeyi dileyip Adem ile Havva''nın çocuklarının, yani erkek-kız kardeşlerin izdivacına izin verdi?!?"
Hırsızlıkla başlayan insanoğlunun suç tarihi cinayet, yalan beyan, ensest ile devam ederek bugüne kadar geldi. Günümüzde yaşananlar, manşetlerden hatırlayalım, "Karını dövebilirsin aç kalırsan etini de yiye bilirsin", " Zorunlu kalırsan kardeşinle yatabilirsin"... Kan dökmek ile ilgili suç olduğuna inanılmayan inanışları sıralamama gerek var mı?
Aklın yolu "BİR" ise gerçeklerden geçmemeli mi?
Jan Paçal
