top of page

Köleleri öldüren  kuklalar da ölecek

Dünya nüfusu arttı, çok fazla köle var artık. Yerküreyi yöneten sözde seçilmişler köle sayısının azaltılması konusunda  uluslararası anlaşmayı yıllar önce yaptı. Daha doğrusu karar verildi ve uygulamaya geçildi. Çevremiz yasallaşmış insan yok ediciler ile dolu. Ülkemiz nüfusu yüzde kaç azaltılacak? Katilimiz kim belli değil mi? Beyinleri çoktan yıkanmış katliamcılara karşı duracak gücümüz var mı?

 

İnsanlık kullanıldı, sömürüldü şimdi gereksiz geldiği için sümkürülmüş bir mendil gibi çöpe atılacak. İşin en kötü tarafı sadece iki ayaklı köleleri değil amaçları tüm dünyayı yok etmek.

 

Sanki ortada bir uzaylı istilası var ve sistemli bir şekilde dünya yaşamı yok ediliyor. Şaşırmayın yapılan ve hala devam eden bu katliamın anıtı çoktan dikildi.

 

Bu en büyük patronlar bindikleri dalı kesmezler demeyin. Onlar çoktan uzaya açıldı ve yeni kolonilerinde yeni kölelik sistemlerini kurdu. İster inan ister inanma. Sana gerçekleri söylediklerine, ulaştıkları teknolojiyi açıkladıklarına inanıyor musun hala? Senden bir çok şeyi sakladıklarına inanmıyor musun, onlar için bir hiç olduğuna...

 

Yaşadığımız her şey, bize dayatılan her şey, buna siyasi partiler, felsefeler izm ler, biraz sonra baş ağrın kesilsin diye yutacağın ilaç vs vs dahil her şey, bu tiyatronun, bu katliamın bir parçası. Seni oyalamak ve komşunu öldürecek duruma gelmen için kurgulanmış stratejinin bir parçası. Tüm bunlar sana reklam ambalajları içinde, dinsel veya siyasi söylemlere sarmalanarak sunuldu. Seni inandırdıkları şeyleri ölümüne savunacak ve bu katliamın bir parçası olup sonunda kendi katlini sağlamak için kurgulanmış sosyolojik ve psikolojik ve dahi ekonomik plan bu.

 

Bu anlaşmaya bizim ülkemizde dahil midir, olmasa şaşırır mıyız? "Hadi lan oradan" deyip kendi halkını koruyacak bir yönetimi rüyamızda bile göremeyiz. Sadece biz değil tüm ülkeler. Ülke dediğimiz şey, kadın erkek, din iman, bölüşmesinin ardından "böl ve yönet" mantığının bir parçası değil mi? Kaldı tüm ülke yönetimleri dünya yöneticilerinin birer kuklası değil mi? Kukla olunca kölelikten de yırtılmıyor kıdemli kölelik diyoruz biz buna. Ülkeye göre şerbet veriliyor. Bizde ki durum şu an din , iman ve ötesi. Sonra ne olur? Akla gelmedik şeyler mi? "Evet" ve "Hayır" ile bitmeyecek bu işler taaki hiçbiri diyene kadar.

 

Yaşadıklarımıza bakınca bu iddialardaki  gerçeklik payının çok yüksek olduğunu göremiyoruz hala. "Böl ve yönet" planı eskidi şimdi "Böldük yönetiyoruz ve yok edeceğiz" planı devrede ve çoktan uygulanmaya başlandı.

 

Ülkemiz satılıyor mu? Hayır. Tüm dünya çoktan satıldı. Öylesine bir bilgi yağmuruna tutulduk ki şapşallaştık. Hangisi doğru hangisi yanlış hadi karar ver de cevapla. Dünya halkları aşırı bilgi yağmuru altında ve bu gerçek bilgi değil, sadece bilgi. 24 saat süren TV kanalları, radyo, gazeteler ve Internet insanlık tarihinde hiç görülmemiş boyutta bilgi akıtıyor. Saçma sapan yayınlarla da uyuşturuluyor. İnsanlar aşırı bilgi yorgunu olunca şalterleri kapanıyor.

 

Dünya'nın tepesindeki 21 soylu aile "Plan 21" adında bu stratejiyi yıllar önce devreye soktu. Bu planın adı zamanla değişse de yeşilliklerle sarmaşıklıklarla sarılarak insanlığa yutturuldu.

 

Savaşları bir kenara bırakırsak yasal olarak yapmaya zorlandığımız bir çok şey ‘gerçek bilim’in inanılırlığını sarsarak insanlara zorla dayatıldı, dayatılıyor. Eskiden sisteme inanan insanlar bile artık gerçeği kabul etmeye başladılar.  Bu sahtekarlık uzun zamandan beri sürüyor.

 

Genetiği ile oynanmış gıdalar, sulara katılan florür ve Esad'a karşı savaş, bu kategorinin sayısız örneklerinden olup artık hiç kabul görmediği halde hala sürdürülüyor...

 

Çevremiz yasallaşmış insan yok ediciler ile dolu. Enerji tasarrufu sağlayan ampulleri düşünün...  Bunlar yasal olarak zorunlu kılınıyor. Ampul kırıldığı zaman içindeki son derece zehirli cıva havaya yayılıyor. Her gün milyonlarca ampulün çöpe atıldığı düşünülecek olursa, bilim adamlarının da teyit ettiği üzere, havaya son derece zararlı radyasyon ve kimyasal yayılıyor. Tıpkı salgın hastalıklar gibi.

 

 

Üstelik sadece insanları bunları kullanmaya teşvik etmekle kalsalar iyi ama birde zorunlu hale geliyor. İnanmak çok güç değil, bunu evde, işte ve ampullerin kullanıldığı her yerde bizi radyasyona ve zehirli kimyasallara maruz bırakmak için yapıyorlar. Dünya nüfusunu azaltma planı  her zaman  kitle katliamı şeklinde değil, sağlığa zararlı tehlikeli maddelere maruz bırakmak suretiyle devam ediyor.

 

 

Cep telefonları ve baz istasyonları, bilgisayarlar, kablosuz erişim, beden tarayıcıları, X ışınlarının aşırı kullanımı, hastanelerdeki cihazlar, radyasyonlu yiyecekler, mikro dalga fırınlar, nükleer santral felaketleri, dünyanın farklı yerlerindeki savaşlarda atılan bombalardaki seyreltilmiş uranyum daha nicesi...

 

HAARP teknolojisinin iyonosferde açtığı delikler yüzünden, dünyanın doğal savunma mekanizması kozmik radyasyonu bloke edemiyor. Japonya’daki Fukushima felaketinin bir ‘kaza’ olmadığını gösterecek kanıtlar çoğalmaya başladı. Fukushima’nın hala atmosfere yaymakta olduğu muazzam miktardaki radyasyon, hava ve su yoluyla bütün dünyaya yayılıyor. Bu yayılım, 1986 yılında Ukrayna Kiev’deki Çernobil faciasından daha vahim boyutlarda. Dahası tüm nükleer santrallerde soğutma işlemi için su kullanılıyor ve hepsi kıyıdaki bölgelere inşa edildi böylece radyasyon gözlerimizin önünde denize yayılıyor. 

 

Cesium 137 nedir?

 

Nükleer santrallerde yakıt olarak kullanılan bu madde gezegenimize ait olmayan tamamen yabancı bir madde. İnsanın ürettiği ve insanlık tarihindeki en zehirli madde. 5 kuruş büyüklüğünde Cesium 137,  3.500 dönüklük bir ormanı ağacından kuşuna böceğinden çiçeğine yaşayan her şeyi öldürmeye yok etmeye yeterli; üstelik toprağın altındaki yaşamı da... Bir kez serbest kaldı mı temizlenmesi 300 yıl sürüyor. Resmi rakamları es geçersek Çernobil 7 milyon insanın ve sayısını hesaplayamayacağımız kadar canlının hayatını kararttı.

 

Diğer yanda Rusya'nın çöküşünün Çernobil sonrasında başladığı da bilinen bir gerçek. " Çernobil'in maddi manevi verdiği hasar o kadar büyüktü ki parçalanmak zorunda kaldık" diyen bizzat Gorbaçov değil miydi?  Fukushima 'dan sızan Cesium 137 sadece üç yılda, 2011 den 2014 de, Kanada kıyılarına ulaştı. Hala her türlü canlıya bulaşarak dünyayı yok etmeye devam ediyor..

 

Geldiğimiz noktada sadece kölelerin değil tüm dünya yaşamının yok edilmek istendiği açıkça ortada.

 

Nüfusun azaltılması programına, genetiği değiştirilmiş gıdalar, tarım ilaçları, hormonlu etler, antibiyotikler, ilaç karteşinin ürettiği ilaçlar, yaşlılara tıbbı tedavi uygulamalarının azaltılması, chemtrails/uçaklardan püskürtülen zehirli metaller uzun listeden sadece bir kaçı. Ayrıca aşılar var. Kitle katliamı için insanların bağışıklık sistemi tam hedef alınmış durumda. Hedef kitle, insan bedeninin doğal savunma mekanizması baskılanmak suretiyle sayısız sağlık problemine maruz bırakılıyor.

 

 

 

Bunu yapmanın daha iyi bir yolunu buldular; çocuk daha iki yaşına gelmeden halen gelişmekte olan bağışıklık sistemine zehir enjekte ediliyor. Böylece çocuk insan bedeni için tasarlanmış olan muhteşem savunma sistemine bir türlü kavuşamıyor.  2007 yılında  80 milyon çocuğun aşılandığı bir gerçek, ya önceki yıllar peki gelecekler yıllar.  Dünyayı yöneten 5 büyükler zorbalıklarını şekerle kaplayarak yapıyor. İnsanları çoktan çiplemeye başlandılar bile.

 

 

Uluslararası bu plan ‘koruma’ adı altında dünyanın her yanını çalıp, insanları telef ya da köle yapacak olan faşist bir kontrol yapısının dayatılacağı bir ‘nüfusun azaltılması’ planıdır.

 

Soru şu:

 

İyonosfere delik açan, denize ve atmosfere radyasyon yayan, yağmur ormanlarını yok eden, Meksika körfezindeki ekosistemi mahveden dünyanın en büyük çevre düşmanları nasıl oluyor da birdenbire yeşilci oluyorlar?

 

Amaç kitlesel olarak nüfusun azaltılması ve geriye kalanlar üzerinde de en aşırı düzeyde kontrol sağlamak değil de ne?

 

 Birleşmiş Milletler’in Küresel Biyo-Çeşitlilik Belirleme raporu, insan sayısının %85’inin azaltılmasını öner dimi önermedi mi? Önerdi...

 

Ve üstelik bu katliamların anıtı çoktan dikildi.

 

Esrarengiz Georgia Kitabeleri, A.B.D.’nin Georgia eyaletindeki Elbert beldesinde bulunan ve astrolojik olarak hizalanmış granit bir anıttır. Buna Amerika’nın ‘Stonehenge’i denir.

 

 

Georgia kitabeleri çeşitli dillerde yazılmış olup, gelecekteki dünya için 10 maddelik rehber niteliğindedir.

 

 

Bu 10 maddelik rehberde şöyle denmektedir: “İnsanlığı 500.000.000’un altında bir sayıda tutup doğa ile denge içersinde tutun. Sağlık ve çeşitliliği geliştirerek üremeyi akıllıca kontrol altına alın."

 

 

İnanmıyorsanız tüm bunlara birde şöyle bakın olaya;

 

 

"Doğduğun anda borçlandığın, mezarını bile satın almak zorunda kaldığın bir dünya yarattılar senin için. Hangi dini, hangi siyaseti seçersen seç, savaşlar için piyon, fabrikalar için işçi, zenginler için fahişe, o piçler için organ torbası, üretilenleri tüketmen için köle oldun. Senin asla sen olmaman için kustukları ve ölümüne inandığın fikirlerin uşağıydın. O görkemli asla göremeyeceğin mezarını satın al şimdi. Neyi istersen iste, seçimin ne olursa olsun sistem için üzerinde oturduğun koltuktan bir farkın yok. Hatta o koltuktan bile değersizsin. Her an harcanabilir ve kendini çöplükte bulabilirsin"

 

 

Plan 21 soy aileler tarafından yaratılmış olup, onların kontrolündeki Birleşmiş Milletler’in çalışmasıdır. Dünyayı ele geçirme programının 40 bölümü vardır. Amaçlar şöyledir:

 

 

-Ulusal egemenliklere son verilecek,

-Toprak kaynakları, eko sistemler, çöller, ormanlar, dağlar, okyanuslar, içme suyu, tarım, şehircilik, biyoteknolojinin planlaması ve yönetimi devlete ait olacak, herkes eşit olarak köleleştirilecek,

-Finans kaynakları ve iş dünyasını devlet tayin edecek,

-Özel mülkiyet kaldırılacak,

-Aile birimi yeniden yapılandırılacak,

-Çocukları devlet yetiştirecek,

-İnsanların işlerini devlet belirleyecek,

-Seyahatlerde büyük kısıtlamalar yapılacak,

-İnsanlar için yerleşim bölgeleri oluşturulacak,

-İnsanlar yaşadıkları yerlerden ayrılmaya zorlanacak ve kitlesel yeniden yerleşim sağlanacak

-Eğitim kalitesi düşürülecek (bunu zaten başardılar)

 

 

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim, Kültür Organizasyonu (UNESCO), ilan ettiği 2005-2015 dönemini, ‘ESD/Sürekli Gelişim İçin 10 Yıllık Eğitim Süreci’ ne de bir bakalım:

 

 

Çocuklarımız için kitlesel zihin programlaması operasyonu...

 

Bir belgede şöyle diyor: “ESD/Sürekli Gelişim için 10 Yıllık Eğitim Süreci ulaşılması zor ve karmaşık bir tahhüttür... Bu, hayatın her yönüne dokunur... herkesin değerlerini, davranışlarını ve sürdürülebilir bir gelecek ve pozitif bir sosyal değişim için gerekli olan hayat tarzını öğrenir...”

 

 

Amaç kitlesel olarak nüfusun azaltılması ve geriye kalanlar üzerinde de en aşırı düzeyde kontrol sağlamak.

 

 

‘Büyük Plan’ının yeni bir aşamasındayız. İnsan toplumunda büyük değişiklikler yapılıyor ve milyarlarca insan uykudan uyanmazsa hepsi yok olacak. Bunların gerçekleştiğine dair işaretler de var. Uyanışın daha hızlı bir şekilde genişlemesi lazım.

 

Bütün bunların kendiliğinden mucizevi bir şekilde yok olmasını beklemek gibi bir seçeneğimiz yok ancak biz göz yummazsak gerçekleşmez...

Friedrich Nietzsche'nin bir sözüyle makalemize veda edelim ve buraya kadar okuduysanız en az bir kişiyi uyandıralım

"Buyrukçuların çıkarları için eğitilen bir insan, köle olmayı isteyecek kadar salaktır"

Jan Paçal

bottom of page